EMO Yönetim Kurulu Başkanı Mahir Ulutaş ‘tan Yangınlar açıklaması

  Sahte diploma ve imza kopyalamaların gündemde olduğunu belirten Ulutaş,   bu sahtecilik ağının tüm yönleri ile aydınlatılması gerektiğini belirterek,  sorumlularının tamamı ile sahte diploma sahiplerinin isimlerinin derhal kamuoyuyla paylaşılmasını istedi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı`nın başlattığı soruşturmanın, üst düzey kamu yöneticilerinin e-imzalarının dahi kopyalanabildiğini ve bu yolla sahte diploma ve belgeler düzenlendiğini gösterdiğini ifade eden Ulutaş açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Bu derin krizin aşılması ve toplumsal güvenin yeniden tesisi için, sahte diploma skandalıyla ilgili tüm soruşturmalar şeffaf bir şekilde yürütülmeli, bu sahtecilik ağının tüm yönleri aydınlatılmalı ve sorumlularının tamamı ile sahte diploma sahiplerinin isimleri derhal kamuoyuyla paylaşılmalıdır.

Meslek odalarının anayasal yetkileri üzerindeki engeller derhal kaldırılmalı, mesleki denetim yetkisi koşulsuz bir şekilde geri verilmeli ve tüm meslektaşlarımızın odaya kayıt zorunluluğu getirilmelidir. YÖK, pasif bekleme halinden çıkarak, diplomaların gerçekliği konusunda derhal titiz bir inceleme başlatmalı, mezun listeleri ilgili meslek odalarıyla düzenli olarak paylaşmalıdır.

Diğer yandan ülkemizde yaz aylarının gelmesiyle birlikte orman yangınları da artmakta, milli servet niteliğindeki ormanlarımızı ihmal nedenli olarak kaybetmekteyiz. Bu yıl da ne yazık ki, birbiri ardına yaşanan ve toplu can kayıplarının da yaşandığı orman yangınları ile karşı karşıya kaldık. Önemli bir kısmı elektrik hatları kaynaklı olduğu anlaşılan bu orman yangınları da kamu hizmetlerinin özelleştirilmesinin ve kamusal denetimin aşınmasının bir başka sonucu olarak karşımızda durmaktadır.

ORMANLIK BÖLGELERDEKİ ELEKTRİK HATLARI YAZ  ÖNCESİ VE MEVSİM BOYUNCA SÜREKLİ KONTROL LİDİR

 Yangınlara neden olan kamu malı elektrik dağıtım hatları, özelleştirmelerden sonra özel dağıtım şirketleri tarafından işletilmekte ve bakımları yapılmaktadır. Bakım ve onarım çalışmaları ise daha fazla kâr elde etmek amacıyla taşeron firmalara ihale edilmekte, teknik kapasitesi ve yetisi azalan dağıtım şirketlerinin yerine getirmediği her hizmetin ölümlü kazalara yol açtığı, orman gibi milli servetimizin de kaybına neden olduğu görülmektedir.

Oysa elektrik dağıtım şirketleri tarafından ormanlık bölgelerde yer alan elektrik hatları yaz mevsimi öncesi ve mevsim boyunca sürekli kontrol edilmesi, hatlarda tekniğine uygun yapılmamış ya da gevşek ekler ve bağlantılar, kırık izolatörler, uygun olmayan YG sigortalar düzeltilmesi, topraklama sisteminin işlerliği ve yönetmeliğe uygunluğu kontrol edilmesi, elektriksel koruma önlemleri kontrol edilmesi, elektrik direk diplerinin temizliği ve hat güzergâhındaki ağaçların bakımı gerçekleştirilmesi, özet olarak nakil hatlarının ve trafoların bulunduğu bölgelerde temizlik çalışmaları yürütülmesi gibi iyi bilinen önlemler elektrik kaynaklı orman yangınlarını büyük oranda azaltacaktır. Özel dağıtım şirketlerinin birer maliyet kalemi olarak gördüğü bu temel önlemlerin alınmadığı yaşanan felaketlerle açığa çıkmıştır.

Öte yandan yangınların büyümeden en kısa sürede söndürülmesi için teknik hazırlık yapılmadığı da görülmektedir. Yangınlar, yanacak ağaç kalmadığı için değil, zamanında müdahale edilerek söndürülmelidir. Günümüzde yangınların büyümeden tespit edilebileceği sensörler ve kameraların da yer aldığı, görüntü işleme ve yapay zekâ yazılımlarının yer aldığı sistemler kullanılmalı, müdahale ekipmanlarının yanı sıra yangın algılama ve erken uyarı sistemlerine de yatırım yapılmalıdır. Yazın yangın, kışın kar yağışıyla birlikte yaygın elektrik kesintileriyle can kaybına yol açan bu yıpratıcı sarmaldan çıkış için kesin çözüm; elektrik dağıtım şebekesinin kamulaştırılması, gerekli teknik personelin istihdam edilmesi, yatırımların yapılması ve alanın merkezi bir plan ve kamusal anlayışla yeniden yapılandırılması olacaktır.

Yaşanan felaketler ve skandallar kamusal denetimin bilinçli ve sistemli olarak zayıflatılmasının sonuçlarıdır.

Toplum olarak bu felaket ve skandallarla kahrolurken, ülkenin çeşitli yerlerinde yaşanan bina yangınları ise gündem dahi olamamıştır. 6 Haziran’da Diyarbakır’da aynı aileden 4 kişinin hayatını kaybettiği bina yangını ve 18 Temmuz’da Ankara’da üç vatandaşın hayatını kaybettiği yangın toplumun gündemi dahi olamamıştır. 

Binalarda yangın güvenliği, can ve mal kaybını önlemek açısından kritik bir konudur. Proje aşamasından başlayarak yapım sürecinde ve malzeme seçiminde yangın güvenliği önlemlerinin doğru şekilde uygulanmasını gerektirmektedir. Yangın güvenliği açısından öncelikle yapılması gereken şey, pasif ve aktif önlemler alarak insanların binadan tahliyesini güvenli olarak sağlamaktır. Bu önlemler; binada kullanım sınıfına bağlı olarak, Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelik`te belirtilen kaçış yollarının ve kaçış merdivenlerinin bulunması; yangın ve yapı malzemeleri yönetmeliklerinin belirttiği uyumlaştırılmış standartlara uygun yanıcılık sınıfları ile yangın dayanım (direnç) ve performans süreleri dikkate alınarak uygun yapı malzemelerinin kullanılması, tesisat şaftlarını da kapsayan yangın bölmelerinin (kompartmanlar) oluşturulması, algılama ve uyarı sistemlerinin kurulması, uygun tipte söndürme, basınçlandırma ve/veya havalandırma ve duman tahliyesi sistemlerinin tasarlanıp tesis edilmesidir.

Kamuoyuna yansıyan yangınların hayati düzeylere varacak şekilde zarar verme nedeninin, mevzuatta belirtilen ve zorunlu olan gerekliliklere uyulmaması ve konutlarda bakım ve işletme süreçlerine ilişkin düzenleme eksikliği olduğu görülmektedir.

Yangınlar sonrası ortaya çıkan bu aykırılıklar, yapı üretim sürecinde inşaat ve izin aşamalarında mevzuatla getirilmiş olan düzenlemelerin uygulanması ve denetiminden sicil durum sorumlu olan, yapı ruhsatı ve iskân vermeye yetkili idarenin, yapı sahiplerinin, tasarım ve uygulamada görevli mimar ve mühendisler ile uygulayıcı yüklenici ve imalatçıların, yapı yapılmasında ve kullanımında görev alan müşavir, danışman, proje kontrol, yapı denetim sorumlularının görevli ve yetkili oldukları alanlarda ülkemizde kamu adına denetim sürecinin sorunlu olduğunun ve işlemediğinin açık göstergesidir. Ayrıca özellikle siteler ve yüksek katlı binaların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca teftiş edilmemesi ayrı bir eksikliktir.”

 

​​​​​​