Ziraat Mühendisleri Odası'nda Görev Dağılımı

Geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen Genel Kurulda seçime tek liste ile  giren Havva Yurdunuseven Bayzat ve ekibi sonuçlarının kesinleşmesinin ardından görev dağılımı yaptı.

Havva Yurdunuseven Bayzat,  Ercan Yanoğlu, Veli Kebapçı, Selçuk Türkmen, Eylem Aktaş,  Hakan Uslu ve Fatih Güngör yönetim kurulu üyeliklerine seçildi.Geçtiğimiz günlerde görev dağılımı yapan yeni yönetim kurulu, Havva Yurdunuseven Bayzat’ı başkanlığa, Ercan Yanoğlu’nu 2. Başkanlığa ve Veli Kebapçı’yı da saymanlığa getirdi.

 

BAŞKAN BAYZAT’TAN DERS NİTELİĞİNDE AÇIKLAMA

Kongre ve görev dağılımı sonrasında bir açıklama yapan Yönetim Kurulu Başkanı Havva Yurdunuseven Bayzat,  "Ziraat Mühendisliği" mesleği insan yaşamının devamlılığını sağlayan tarımsal üretimin her aşamasında, yani merkezinde yer almaktadır. Cumhuriyetle birlikte bir sektör olabilen akılcı ve doğru politikalarla ülkeyi besleyen tarım, son yıllarda maalesef yeterli desteği görememektedir.

Cumhuriyeti oluşturan politikanın özü;  Gazi Mustafa Kemal Atatürk`ün “Milli ekonominin temeli tarımdır”, “Ülkenin gerçek sahibi ve efendisi, hakiki müstahsil olan köylüdür” ve “Saban, kılıçtan üstündür” sözleriyle özetlenebilir. Cumhuriyetle beraber, kısa sürede tarımda önemli gelişmeler yaşanmış ve dışarıya bağımlılık kaldırılmıştır. Bu büyük başarıların tümü, 1927 tarım buhranına ve 1929 dünya buhranına karşın, borçlanmadan, denk bütçelerle ve ulusal kaynaklarla gerçekleştirilmiştir.” Dedi.

 

TARIMDA DIŞ ALIM YAPILMASI ÜRETİM VE ÜRETİCİLERİ OLUMSUZ ETKİLEDİ

Tarımda üretim planlaması yerine ürün dışalımı yapılmasının üretimi ve üreticileri  olumsuz etkilediğini ifade eden Bayzat, “Tarım sektöründe çöküş başlamış artan ülke nüfusunun beslenebilmesi için dışarıdan tarım ürünleri ithal edilir olmuştur. Tarımsal üretimde büyük şirketlerin etkisinin artması ve kooperatifçiliğin işlevsel olarak zayıflamasıyla kırsaldaki üretici aile çiftçiliğinden hızla uzaklaşmış, üretici hakkını alamadığı için üretimden vazgeçmiş, başta verimli topraklar olmak üzere doğal kaynaklar hızla talan edilmiş, tüketici sağlıklı ve ucuz gıdaya erişemez olmuştur.

 Tarım ve gıda krizinden kurtulabilmek hususu;  rant ve beton ekonomisi yerine üretim ekonomisini, sermayenin öncelikleri yerine kamusal ve toplumsal çıkarları, gündelik politikalar yerine -planlı kalkınmayı önceleyen ‘Kamucu Tarım ve Gıda Politikaları’ nı savunmakla ve yaşama geçirmekle mümkündür.” Diye konuştu.

 

TARIMSAL EĞİTİMDE DURUM SON DERECE VAHİM

Bayzat açıklamasını şöyle sürdürdü: “Tarımsal Eğitimde de durum son derece vahimdir. Ülkemizde sayısı 43'e ulaşan Ziraat Fakültelerinden mezun olan binlerce meslektaşımız iş bulamamakta veya asgari ücretin altında çalışmak zorunda kalmaktadır. Tarım sektörünün mihenk taşı olan Ziraat Mühendisleri, ülke tarımının içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan doğrudan etkilenmektedir. Son yıllarda artan enflasyon nedeniyle sabit ücretle çalışan meslektaşlarımızın alım güçleri azalmıştır.

Bu duruma dikkat çekmek amacıyla TMMOB bünyesinde “Boşuna mı Okuduk”  konulu kampanya düzenlenmiştir. Birçok meslektaşımız iş ararken, iş yeri sahibi olanlar da mevcut konumunu koruyabilmenin uğraşı içindedirler. Stratejik açıdan son derece önemli olan gıdaya erişim ve tarımın önemi bütün gerçekliği ile her geçen gün kendini daha iyi hissettirmektedir.

 

ÜLKEMİZ  GIDA ÜRÜNLERİNDE DIŞA BAĞIMLI HALE GELDİ

Ülkemiz, bugün gelinen noktada ne yazık ki, gıda ürünlerinde dışa bağımlı hale gelmiştir. Ukrayna ve Rusya’dan buğday ile ayçiçeği, Türki Cumhuriyetlerden Bakliyat, Brezilya’dan hayvan ithal ederek gıda sorunumuzu çözemeyiz.Bu kara tabloya karşın; derhal sürdürülebilir tarım politikaları geliştirilmesi gerekirken, maalesef tarım arazileri; başta sanayileşme, kentleşme, turizm ve diğer sektörlerin talepleri doğrultusunda amaç dışı kullanıma açılmış ve üretim dışına çıkarılmaya devam etmektedir. Türkiye genelinde Ziraat Mühendisleri Odasının tüm mücadelesine rağmen Tarım arazileri yapılaşmaya açılmış ve halen daha devam etmektedir.

 

BAFRA VE ÇARŞAMBA OVALARI TARIM DIŞI KULLANIMA AÇILIYOR

%70'i ova topraklarından oluşan Samsun İli, 2005 yılında çıkarılan 5403 sayılı" Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu" na göre "Büyük Ova" kapsamına alınan Bafra, Çarşamba, Vezirköprü ve Ladik ovalarımızda 12 ay süreyle ürün yetiştirilebilmekte, bu ovalarda yetişen ürünler Türkiye’ nin her tarafında tüketilmektedir. 5403 sayılı kanunla koruma altına alınmış olmasına rağmen bu kıymetli ovalarımız başta Samsun Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı olmak üzere bazı Kurum ve Kuruluşlarca tarım dışı kullanıma açılmaktadır.

50 bin hektarlık tarım alanına sahip Bafra Ovasında;   Hiç alternatif alan yokmuş gibi 22 Haziran 2021 tarihinde Samsun Büyükşehir Belediyesi 188 dekar birinci sınıf sulu tarım arazisini  Toptancı Hali yapmak amacıyla "Toprak Koruma Kurulu" ndan talep etmiştir. Toprak Koruma Kurulunda TEMA ve Ziraat Mühendisleri Odası ' nın RET oyu kullanmasına rağmen oy çokluğu ile kabul edilmiş ve Tarım ve Orman Bakanlığınca da maalesef uygun bulunmuştur.

 

  KÜRTÜN VADİSİ’NİN İMARA AÇILMASI KATLİAMDIR

Yine Büyükşehir Belediyesi tarafından Kürtün Vadisi imara açılarak 20 000 kişiye istihdam sağlamak istenmiştir.  Alüvyal özelliğe sahip 1.sınıf sulu tarım arazisi olan bu topraklar, başta Deveci armudu gibi özel ürünler olmak üzere her türlü sebze ve meyve yetiştirilmesine uygun olup, imara açılması resmen katliamdır.6 Şubat depreminde yaşananlara rağmen, ısrarla taban suyu yüksek, alüvyal zemine sahip bu bölgenin yerleşke olarak imara açılmak istenmesi ancak bir akıl tutulması olabilir.

 

ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ, LOJİSTİK KÖY VE BİOKÜTLE ENERJİ SANTRALİ OVANIN ORTASINA YAPILDI

Çarşamba Ovasına gelince, Ovanın sol sahilinde drenaj çalışmaları tamamlanan ve sulama inşaatına haiz olabilecek büyükçe bir alan, tarım dışına çıkartılmıştır. Organize Sanayi Bölgesinin, Lojistik köy ve Biokütle enerji santralinin hukuka aykırı olarak ovanın ortasına yapılması zaten bu düşüncenin aynası olarak açık-seçik karşımızda durmaktadır. 2012-2013 Yılları arasında Lojistik köy alanı olarak 510 dekar iyi vasıflı ve ova kapsamındaki mera alanı, amacı dışına çıkarılmıştır.TİGEM'e ait yaklaşık 2000 dekarlık birinci sınıf tarım arazilerinin Milli Emlak Müdürlüğüne verilerek daha sonra Organize Sanayi Bölgesine devredilmesi suretiyle, bu kıymetli topraklarımızın koruma altına alınmış olmasına rağmen yine de tarım dışı kullanıma açılması da oldukça düşündürücüdür.

 

SAMSUN’DA TARIM ALANLARI AZALDI

İlimiz; 2000 yılında 402.251 hektar tarım alanına sahip iken 2022 yılı verilerine göre toplam tarım alanı %5,90 oranında azalarak 378.503 hektara gerilemiştir. Telafisi olmayan bu toprakların "Kamu Yararı" bahanesiyle tarım dışı kullanıma açılması bir cinayettir.

Son yıllarda tarımsal girdi fiyatlarındaki artışlar tarım sektöründe iş yeri sahibi meslektaşlarımızın ileriye dönük planlama yapmalarını son derece güçleştirmektedir.Tarım Danışmanları ve özel sektörde çalışan meslektaşlarımız insan onuruna yakışır ücret alamazken, kamuda çalışanlar liyakata dayalı çalışma ortamı özlemi içerisindedir.

 

ÇKS’YE KAYITLI ÇİFTÇİ SAYISI DÜŞTÜ

Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçi sayısı da son yıllarda büyük oranda düşmüştür. Uygulanan yanlış politikalar ülkemizi dışa bağımlı hale getirmektedir. Eğer önlem alınmazsa gelecekte gıdaya erişim için başta tarım olmak üzere ülkemiz ekonomik, sosyal ve kültürel alanda ağır bedeller ödeyecektir. Türkiye bir tarım ülkesi olduğundan mutlaka tarıma dayalı sanayisi geliştirilmeli ve bunun için de acilen üretime dayalı Tarım politikaları oluşturulmalıdır. 

Girdi maliyetleri tarımsal faaliyetleri direk etkilemekte, artan maliyetler çiftçiyi üretimden soğutmaktadır.   Hala bu ülke tarımının bir "Üretim Planlaması’ nın olmaması zaten zorda olan tarımı bitme noktasına getirmekte ve çiftçiyi başıboşluğa itmektedir. Zaten can çekişen hayvancılık sektöründe başta yem fiyatları olmak üzere sağlık hizmetleri, ilaç ve diğer harcamalar sürekli yükseldiğinden besiciler süt üretimindeki hayvanlarını kesime göndermektedir.

 

BESİ HAYVANLARININ SAYISI AZALDI

Bu olumsuzluk besi hayvanlarındaki sayısının azalması ve küçülmeye gidilmesi şeklinde tezahür etmektedir.1 kg. süt ile 1,5 kg. yem alınmasını öngören parite bu günlerde 1 kg. süt. İle  900 gr. seviyesine indirgenmiştir. Tabi ki bu olumsuzluklardan kanatlı hayvanlar ve diğer hayvanların yetiştiriciliği de nasibini almakta ve köylü hayvanlarını yok pahasına elden çıkarmaktadır.

Çarşamba ovası ve buranın yüksek kotlarında yoğun tarımı yapılan fındık üretiminden elde edilen mahsul; endüstriyel manada kırma dışında pek değerlendirilememektedir. Ürüne katma değer kazandıracak mamül üretiminin ivedilikle hayata geçirilmesi gereklidir. İhracata sadece kabuklu/kabuksuz ürün değil; işlenmiş, endüstrileşmiş katma değeri artmış olan ürünün ikamesi kaçınılmazdır. 

 

TARIMSAL DESTEKLER KULLANAN KİŞİLERE TAHSİS EDİLMELİ

Başta her dört büyük ova olmak üzere tüm tarım arazilerimizde yetiştirilen  sebze ve meyve üretiminin sadece sofralık ve taze tüketimi değil; taze ve dondurulmuş ürünlerin işlenerek gerek konserve, gerek  marmelat halinde piyasaya arzı, hem sözleşmeli tarım ve hem de ürüne katma değer kazandırıp işçi istihdamı açısından sağlayacağı fayda ülke ve yöre tarımı açısından çok önemlidir.

Tarımsal desteklerin daha etkin ve yerinde kullanılması açısından arazi mülk sahiplerinden ziyade kullanan kişilere tahsisi ve bu tahsisteki yardımların nakdi (PARA) olmayıp ayni (hizmet, altyapı, yakıt, tohum, ilaç, gübre, fide vs.) şeklinde sunulması gereklidir.

 

ÇARŞAMBA OVASINDAKİ SULAMA FAALİYETLERİ HAYATA GEÇİRİLMELİ

Bafra ve Ladik Ovalarının bir kısmı, Vezirköprü Ovasının büyük çoğunluğu sulama hizmetlerinden faydalansa da; Çarşamba Ovasındaki sulama faaliyetlerinin hala hayata geçirilmemesi büyük bir kayıp olarak karşımıza çıkmaktadır.  Çarşamba ovasında sulamanın alt yapısı olan Drenaj hizmetleri bile henüz bütünüyle tamamlanamamışken, bu şartlar ve süreç dahilinde sulama tesisinin hayata geçirilmesi de halihazırda hayal gibi kalmaktadır.

Dünyadaki en stratejik ihtiyaç GIDADIR. Tarımsal Üretim hayatın devamı için son derece önemlidir. Tarımsal üretimin yegane araçları toprak, su ve soluduğumuz havadır.Daha iyi ve yaşanılır bir Türkiye için Toprağımıza suyumuza ve havamıza sahip çıkalım.”