Coşkun Özbek Mahkeme Kararı ile Kaldırılan Atakum Mescidi'ni yazdı
Coşkun Özbek Mahkeme Kararı ile Kaldırılan Atakum Mescidi'ni yazdı
Coşkun Özbek, Atakum'da Yalı Kafe alanında yasal olmayan uygulama ile yapılan ve mahkemenin yıkım kararı verdiği mescid'i yazdı.
Samsun’un çevre kirliliği, hava kirliliği, işsizlik, pahalılık, ekonomik kriz, yoksulluk gibi onlarca can yakan sorunu varken birden Atakum sahilinde Yalı Kafe’nin yerine kaçak olarak yaptırılmak istenen mescidin yargı yolu ile yıkılması gündem oluverdi.
Din üzerinden siyaset yapılan, dini değerler ve kutsallar üzerinden rant sağlanmaya çalışılan ülkemizde, Samsun’da da bu yapay gündem bazılarının iştahlarını kabarttı, kendilerini konuşturma fırsatı olarak değerlendirildi.
YRP Samsun İl Başkanı Muzaffer Candemir, yanına birkaç kişiyi alarak Atakum’da mahkeme kararı ile yıktırılan kaçak inşaat olarak hayata geçirilen mescide giderek açıklama yaptılar.
Kutsallarımız alet edilerek yapılan bu siyasi operasyona bazıları da atlayınca Samsun’un gündemi camiler oldu.
Neymiş mesele; Büyükşehir Belediyesi Atakum Yalı Kafe’nin bulunduğu kamusal alana imar izni olmadan yapılan, İdari Yargı’nın 5 kez yürütmeyi durdurma verdiği kaçak olarak tescillediği, sonra da iptal kararı verdiği inadına yapılan mescidi Mahkeme kararı ile yıkması!.. Yıkma değil, kaldırma.. Çünkü betonarme değil, çelik taşınabilir malzemelerden yapıldığı bilgisini aldım..
Yani kaçak olan, yüzbinlerce kişinin hakkı bulunan, kanunlara, yasalara aykırı olarak yapılan bir yapı yıkılmış..
Yıkan kim?
Müslüman Ülkenin Müslüman Belediyesi!.
Yıkım kararı veren kim?
Müslüman ülkenin Müslüman hakimleri!..
Neden yıkılmış?
Kanunlara, yasalara, yönetmeliklere aykırı olarak yapıldığı için!..
Kim sebep olmuş?
CHP’nin Atakum ve Büyükşehir Meclis Üyeleri!.
Görevleri ve sorumlulukları gereği yargıya başvurmuşlar, haksızlık, hukuksuzluk var demişler ve mahkeme de haksızlık ve hukuksuzluk olduğunu kabul ederek iptal kararı vermiş, Samsun Büyükşehir Belediyesi de kaldırmış…
Sonra ne oldu?
AK Parti’nin aday göstermediklerini aday yaparak belediye başkanı, meclis üyesi yapan YRP, bu adaylar tekrar partilerine dönünce ve de YRP içindeki parti içi çekişme tavan yapınca hemen dini kutsallara sarılarak ve de CHP’yi de işin içine katarak gündem yaratma çabasına girdi.
Şimdi;
Önce Samsun’da ve Atakum’da, hele de içkili mekanların bulunduğu yerde, yasal olarak cami yapılamaz, mescid yapılabilir mi?
Eğer Cami’ye ihtiyaç varsa başka yer mi yoktu?
Atakum’a ve Samsun’da ihtiyaç bulunan, hatta bulunmayan her yere cami yaptırdılar da CHP de dahil olmak üzere kim karşı çıktı, kim dava açtı?
Cevap ;
Hiç kimse?
Ve YRP’nin sayın İl Başkanı ve bir bardak suda fırtına koparanlara bazı istatistikler vereceğim:
Samsun Türkiye’nin en çok camiye sahip olan 4. İli… Samsun’da 2751 cami bulunuyor..
Atakum’da 126’nın üzerinde cami var..
Diyanet İşleri Başkanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı’nın verilerine göre
Türkiye'de en çok camiye sahip olan ilk 10 il sırasıyla;
1. İstanbul: 3.555 cami
2. Konya: 3.255 cami
3. Ankara: 3.199 cami
4. Samsun: 2.751 cami
5. Kastamonu: 2.605 cami
6. Antalya: 2.306 cami
7. Ordu: 2.123 cami
8. Şanlıurfa (Urfa): 2.107 cami
9. Diyarbakır: 2.079 cami
10. Trabzon: 2.069 cami olarak sıralanmış,
3 milyon 270 binden fazla nüfusa sahip, Osmanlı İmparatorluğu ve İslamiyet’in merkezi olmuş Bursa’daki cami sayısı 1 789.
Samsun’da Camiye ve mescide karşı olan kimse yokmuş!..
Yani Atakum’daki suni gündem, ne CHP’ye yapıştı, ne de yaratanlara yarar sağladı.
Ancaaak;
Sayın YRP İl Başkanı Muzaffer Candemir ve beraberindekilerden inançlarının ve bulundukları görevlerinin gereği olarak Samsun’da yaşanan ve kul hakkı olan birkaç olaya daha el atmaları ve gündem oluşturarak olumlu katkı sağlamalarını bekliyorum..
Öncelikle şunu sorgulayın Sayın Başkan;
Allah’ın evi olarak yapılacak bir ibadethane için neden kul hakkı bulunan, yasa ve yönetmeliklere aykırı bir yer seçildi.
Burası ile ilgili olarak o dönemin yetkilileri neden başka uygun bir yere muhteşem bir cami yaptırmadılar, mahkemeden olumsuz karar çıkacağını bile bile suyu bitmemiş yetimin hakkı olan halkın parasını burada çar çur ettiler?
Bir yere cami yapılması için 100 metre yakınındaki içkili mekanların olmaması gerekir. Yasa cami ve okulların 100 metre yakınında bırakın içkili mekanı, kahvehane, içki sigara satışı yapılan yerlerin bile olmamasını zorunlu kılar.. Orada, çok yakın mesafedeki içkili mekanları ne yapacaksınız?
Hatta; eğer araştırırsanız, yıkıma sebep olmakla itham ettiğiniz Atila Tekcan’ın Mecliste, buraya cami yapılamayacağı, mescid yapılacaksa ayrı bir yasal olmayan yapı yerine yapımı onaylanan binaların birinin altını mescid olarak düzenlenmesini ve tefriş masraflarını üstleneceğini, yeter ki hukuksuz bir işlem yapılmamasını talep ettiğini de öğreneceksiniz..
Sonrasında sizden beklediğimiz, Samsun halkının 7’den 70’e hepsinin hakkı olan ve sağlığını, geleceğini etkileyen Tekkeköy’deki Eti Bakır’ın denizi doldurarak yapacakları asit depolarına da aynı tepkiyi gösterin, dikkatleri oraya da çekin;
Samsun’da filtre takmayan, önce Tekkeköy, sonra Samsunluların havasını, suyunu zehirleyen işletmelere ve denetimsizliğe dikkat çekin;
Çarşamba Ovası’nın ortasına kanuna rağmen yapılan ve tarımı zehirleyen biyokütle santrale dikkat çekin,
Bir diğeri Ladik’te, Kocadağ’da, Kavak’ta ve bir çok yerde orman arazisine, meralara yapılan yaylaları yok eden tesisler ve taş ocaklarına da dikkat çekin ve aynı hassasiyeti gösterin!
İklim kanunu adı altında zeytinlikler ve yeşil alanları peşkeş çekilmesinin önünü açan kanuna da dikkat çekin ve tepki gösterin!
Orman yangınlarını neden önlenemediğine, her yıl canımızı ve ciğerlerimizi yakan orman yangınları için devletimizin gece görüşlü helikopter, yangın söndürme uçağı alabilecek gücü olmasına rağmen neden almadığına, kamunun paralarının kimlere peşkeş çekildiğine de dikkat çekin!..
Fındık üreticisini, karpuz, çeltik üreticisinin, emeklinin, işçinin, dar gelirlinin yoksulun çilesine de dikkat çekin!..
Hastanelerde randevu alamayan hastalara, sağlık hizmetinden yeteri kadar yararlanamayanlara, katkı paylarına, özel hastanelerdeki fiyatlara da dikkat çekin..
Daha yüzlercesini sayabilirim ama gündeme getirdiğini için söylüyorum; Atakum’da o mescidin yıkılacağını, yargının buna izin vermeyeceğini bile bile her şeye, tüm uyarılara rağmen tüyü bitmemiş yetimin hakkını da katarak yaptıranlardan bu zararın tahsil edilmesini de sağlayın ve buna sebep olanlardan hesap sorun.
Sayın Başkan, işin kolayına kaçmadan zoru, gerçek adaleti, ama her alanda gerçek adaleti savunmak yakışır size…
Ve tam da bu konuya uygun düştüğünü düşündüğüm, Hz. Ömer’e atfedilen bir hikaye ile sonlandıracağım yazımı:
CAMİYİ YIK, AMA ADALETİ YIKMA!
İkinci halife Hz. Ömer (ra) zamanında, Suriye'deki Şam valisi, kente büyük ve güzel bir cami yapmak ister. Amacı, Şam'daki Müslümanlar'ın topluca biraraya gelebilecekleri merkezi bir ibadethanelerinin olmasıdır. Zira kentte Müsümanlar'ı biraraya getirebilecek böyle bir adrese ihtiyaç da vardır. Bu yüzden, yapılacak olan caminin kentin merkezi bir yerinde inşa edilmesi gerekmektedir.
Şam valisi, inşa edilecek olan cami için en uygun yeri belirlemek üzere ekip görevlendirir ve bunlar şehrin her köşesini "alıcı gözüyle" incelerler. Günler süren keşif ve taramadan sonra, cami inşası için en uygun yeri belirlerler. Ondan sonra hiç vakit kaybetmeden toprağa ilk kazmaları vurup inşaata başlarlar, tabii ki.
Şam'daki Müslümanlar cami projesine öyle büyük bir aşk ve şevkle girişmişlerdir ki, başından beri bir şeyi hiç akıllarına getirmezler; o şevkten dolayı bir hususu unuturlar: Üzerinde cami inşa ettikleri arsanın bir sahibinin olabileceği ve arsa sahibinden ne arsasının satın alındığı, ne de böyle bir inşaat için izin istendiği.
İşin garabeti şu ki, üzerinde caminin inşa edildiği arsanın mülkiyeti bir Yahudi'ye aittir. Lakin, arsa sahibi Yahudi bir süredir Şam dışında olduğundan, bütün bu olanlardan habersizdir ve cami inşaatı nerdeyse bitmek üzereyken çıkagelir. Uzun bir süre sonra Şam'a geri dönen Yahudi, arsasının üzerinde inşa edilmekte olan camiyi görünce hayretler içinde kalır, doğal olarak. Ve buna itiraz etmek için, valinin kapısına dayanır! Toprağının gaspedildiğini söyleyen Yahudi, cami yapımının durdurulmasını ister.
Ancak Şam valisi, Yahudi'nin şikayetlerine hak vermekle birlikte, bu kadar emek ve masraf harcanmış olan bir inşaatın durdurulamayacağını söyleyerek bu talebi reddeder ve Yahudi'ye, arsayı değerinin çok üzerinde ücret ödeyerek satın almaya hazır olduklarını bildirir. Fakat Yahudi bu teklife olumlu yanıt vermez, her ne pahasına olursa olsun, arsasını satmaya razı olmadığını ve kesinlikle satmayacağını, üstelik, kendisine ait bir arsa üzerinde cami istemediğini belirtir.
Şam valisi, müteakip günlerde de defaatle aynı teklifi götürür ama Yahudi her seferinde bu teklifi geri çevirir. Şam valisi bu duruma çok bozulur; zira çoktandır inşaatına başlanan ve yapımı neredeyse bitmek üzere olan bir camiden feragat etmek olacak iş değildir. Yahudi'den her seferinde olumsuz yanıt alan ve sürekli fiyat yükseltmelerin de işe yaramadığını gören Şam valisi, işi gittikçe zora bindirmeye başlar. Yahudi'yi satışa razı etme çabası her denemede başarısız olunca, vali artık tekliflerini tehditvari bir üslüpla yapmaya başlar. İş artık zülüm boyutuna varmıştır; Yahudi'yi ikna çabaları, ona eziyet etme ve sıkıntı verme noktasına varmıştır.
Topraklarının zorla gaspedildiğini, buna karşılık hakkını geri alamayacağını düşünen Yahudi, Şam valisine haber göndererek, "Sizi halife Ömer bin Hattab'a şikayet edeceğim; hakkımı almak için ta Medine'ye gideceğim. İslam halifesi Ömer adaletli bir yöneticidir, inanıyorum ki beni gözetecektir" der.
... ve, yollara düşer! Ta Medine'ye kadar gelerek Müslümanlar'ın halifesinin, Hattab'ın oğlu Ömer'in huzuruna çıkar.
Yahudi, Şam'da olan biteni başından sonuna kadar, olduğu gibi Hz. Ömer'e anlatır.
Yahudi'yi sükünetle ve büyük bir dikkatle dinleyen Hz. Ömer, hiçbir şey söylemez ve etrafındaki yardımcılarına, "Çabuk bana ölmüş bir hayvanın kemiğini bulup getirin" diye emreder. Dışarı çıkan Müslümanlar, bir süre sonra ellerinde bir kemikle geri gelirler ve Ömer'in bunu ne yapacağını bilmedikleri için büyük bir merakla kendisine verirler.
Halife Ömer, kemiğe bir şeyler yazar ve Yahudi'ye verir. Sonra da der ki: "Bu benim Şam valisine mektubumdur. Bunu götür ve kendisine ver!"
Hz. Ömer, Şam valisine bir mesaj yazmıştır ve bu mesajı da kağıda değil, bir kemiğe yazmıştır, hayvan kemiğine.
Yahudi bunu alır ve günler süren bir yolculuktan sonra Şam'a geri döner. Döner dönmez de Şam valisinin huzuruna çıkar. Vali, onun kendisini şikayet etmek için Halife Ömer'in yanından geldiğini bildiğinden, merak içinde beklemektedir. Yahudi, Hz. Ömer'in yanından geldiğini, hakkını aramak için Medine'ye kadar gittiğini söyleyince, Şam valisi, "Söyle o zaman, Ömer sana ne dedi?" diye sorar. Bunun üzerine Yahudi, "Ömer bana tek kelime bile etmedi, hiçbir şey söylemedi. Sadece size şunu gönderdi" diyerek elindeki kemiği Şam valisine uzatır.
Kısa bir şaşkınlık geçiren vali, merak ve hayretle kemiği eline alır ve üzerindeki yazıyı okumaya başlar. Yazıyı okuyan Şam valisinin yüzü kıpkırmızı olmuş, şaşkınlıktan gözleri açık kalmıştır. Kemiğin üzerinde aynen şunlar yazılıdır:
"VALİİİ, VALİİİ! CAMİYİ YIK AMA ADALETİ YIKMA!" (Alıntıdır!)
Samsun HABERİ
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
